15 Temmuz 2010 Perşembe

İnsanlar Nasıl Çoğaldı?


Soru:
Acaba uzayda, dünya gezegeni gibi yaşam barındıran başka gezegenler olabilir mi?

Cevap:
Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet, O, yaratan ve bilendir. (Yâsin Suresi, 81. Ayet Meali)

Soru:
Peki göklerde akıl sahibi canlılar var mıdır?

Cevap:
Göktekiler ve yerdekiler, isteyerek veya istemeyerek gölgeleri ile beraber Allah’a secde ederler. (Rad Suresi, 15. Ayet meali)

Soru:
Gökte secde edenler akıllı canlılar mıdır?

Cevap:
Evet, çünkü ayetin Arapça metninde onları (gökte olanları) tanımlamak için مَن فِي السَّمَاوَاتِ yani "men fis semavati" ifadesi kullanılır. Buradaki men zamiri sadece kişileri tanımlamak için kullanılır (aynı zamanda "kim" anlamına gelir). Eğer akıl sahibi olmayan varlıklardan veya cisimlerden bahsetseydi ayette مَا yani "ma" zamiri kullanılırdı çünkü kişi olmayan varlıkları (hayvan, cisim vs.) tanımlamak için kullanılan zamir "ma" zamiridir ama ayette böyle denmiyor ("ma" aynı zamanda "ne" anlamına gelir). -İngilizce bilenler bu dilbilgisi kuralını hemen anlayacaklardır çünkü aynı yapı İngilizcede de vardır. -Ve bunlar cin veya melek de değillerdir çünkü 'gölge' ve dolayısıyla da 'cismani benden' sahibidirler.

Gelelim şimdi asıl konumuza...

Birçok gezegende, birçok farklı insan türü yaratılmıştır. Bizim büyük babamız Adem'dir. Başka gezegenlerdekilerin büyük babaları başkadır. Ve bu farklı insan türleri tarih içerisinde bir takım münasebetlerde bulunmuşlardır.

Tarihte çeşitli uzaylı insanlar dünyaya gelip, insanlarla evlenerek çeşitli ırkların doğmasına sebep olmuştur. Ve bunların arasında izleri bugüne ulaşanlar da vardır.

Bir Mısır Papirüs Resimi



Nefertiti Büstü


1898 yılında Victor Loret
tarafından bulunan ve 18.
Hanedanlık dönemine
(M.Ö. 14. asır) tarihlenen
kadın mumya.



1947 yılında Roswell'de düşen
Ufo'dan çıkarılan uzaylı.


Tut Ankh Amon Mumyası üzerinde National
Geographic tarafından yapılan 3 boyutlu ultrason
taraması.

Uzaylıların bir zamanlar Mısır'da bir hanedanlık kurdukları ve insanlarla evlenerek melez bir ırk ortaya çıkardıkları, tarihsel belgelere geçmiş olan açık bir gerçektir (Bkz. "Eski Dünyanın Büyük Gizemleri" başlıklı makalemiz).

Bu tarihlerden çok daha öncelerinde de Adem oğulları ve diğer gezegenlerin insanları münasebet kurmuş ve evlilikler yapmışlardır.

Nuh tufanı öncesinde insanlar müthiş bir teknolojiye sahipti ve yedi kat semayı avuçlarının içi gibi biliyorlardı. Bu gerçek Nuh suresinin 15. ayetinde bize bildirilir. Orada Hz. Nuh'un, insanlara şöyle dediği bildirilir: "Görmüyor musunuz, Allah yedi kat semayı nasıl yaratmış?". Biz daha bugün 'yıldızların bulunduğu yakın göğü', yani birinci kat semayı yeni yeni öğrenmeye başlamış bulunuyoruz. O insanların teknolojisinin bizden kat be kat üstün olduğunu Örtülü Gerçek isimli kitabımızda ayetlerle kanıtlamıştık.

Hz. Adem'in çocukları diğer gezegenlerin insanlarıyla evlilikler yaptılar. Yakın bir gelecekte diğer gezegenlerde bulunan insanlarla tekrar görüşeceğiz ve herkes buna şahit olacak. Ama önce gerçekleşmesi gereken bir olay vardır ve o da zamanı gelince görülecektir.

Şuanda da dünyada bulunan, saf kan kalabilmiş uzaylı kavimler vardır. Bu kavimlerden biri Afrikalı zencilerdir. Nasıl ki Türkler, zamanında Almanya'ya işçi olarak gittilerse, onlar da Nuh Tufanından önce dünyaya işçi olarak getirilmişlerdi. Daha sonra onların iman edenleri, Gemi ile taşınarak kurtarıldılar ve artık dünyada kaldılar...

Ve gökte sizin rızkınız ve vaad olunduğunuz şeyler vardır. (Zariyat Suresi, 22. Ayet Meali)

Şimdilik burada bir nokta koyalım ve yeni makaleleri bekleyelim...

(Yanlış bir şey yazdıysam âlemlerin Rabbinden af dilerim; her şeyi tam olarak bilen odur. )

Hamza Yardımcıoğlu
Ekim 2009

2 yorum:

  1. Cin ve meleklerin gölge ve cismani beden sahibi oldukları konusundaki fikrinize katılamıyorum. İzahatına gerek duymuyorum çünkü bu hususta bilgi sahibi olduğunuzu farz ediyorum.

    YanıtlaSil
  2. İnsanlar Hz. Âdem’le Hz. Havva’dan doğarak çoğalmışlardır. Havva anamız hep ikiz doğum yapıyordu. Bunlardan birisi erkek, diğeri de kızdı. Hz. Âdem, aynı anda doğan ikizleri, bir önce veya bir sonra doğan ikizlerle evlendiriyordu. Habil’le beraber doğan kız çırkın, Kabil’le birlikte doğan kız ise güzeldi. Bu durumda Hz. Âdem, Habil’in, Kabil’le beraber doğan kızla, Kabil’in de Habil’le beraber doğan kızla evlenmesini istedi. Fakat Kabil buna razı olmadı, kendisiyle doğan güzel kızı Habil’e vermek istemeyerek kendisi almak istedi. (bk. Taberi, İbn Kesir, Razî Maide, 5/27. ayetin tefsiri )

    Hz. Âdem ise ilk insan ve ilk peygamberdir. Allah ona da bir din ve bir şeriat göndermiş ve öğretmişti. O da Allah’ın kendisine gösterdiği şekilde hareket ediyordu. Cenab-ı Hak, Hz. Âdem’in çocuklarının birbirleriyle evlenmesini de bir zaruretten dolayı helâl kılmıştı. Çünkü insan neslinin artması gerekiyordu. Başka insan da olmadığına göre, bir zaruret olarak kardeşlerin birbirleriyle evlenmesi gerekiyordu. Bu âdet bir süre devam etti, fakat insanlar çoğalınca böyle bir evliliğe ihtiyaç ve zaruret kalmadı ve bu tatbikat da kalkmış oldu.

    Allah, nasıl ki Hz Adem'in eğe kemiğinden Hz Havva'yı O'na eş olarak yarattıysa, değişik seferde doğan bu kardeşleri de birbirine yabancı suretinde yaratabilir. Daha sonra ise insan nesli çoğaldı ve Allah bundan sonra farklı ikizlerden de olsa kardeş evlenmesini yasakladı

    Bunun helal olması ise temelde Allah'ın emriyle alakalıdır Çünkü bir işin kötü olması Allah'ın yasaklamasından dolayı, iyi olması da emretmesinden yada serbest bırakmasından dolayıdır Yani Allah emreder güzel olur, Allah yasak eder kötü olur

    YanıtlaSil