Hz. Yakub'un Mısır'daki İzleri


Hz. Yakub'un Eski Mısır'da izini aramak

Hz. Yusuf, Hz. Yakub’un on iki oğlundan biriydi. Daha çocukken on kıskanç ağabeyi tarafından kuyuya atıldı ve babasına kurtlar tarafından parçalanarak öldüğü söylendi. Tabii ki Yakub onun öldüğüne asla inanmadı çünkü çok sevdiği oğlunun daha önce görüp kendisine anlattığı rüyanın ne anlama geldiğini biliyordu ve ilahi kaynaktan gelen bu rüyada, yaşanacağı bildirilen olay henüz gerçekleşmemişti. Daha sonra henüz bir çocuk olan Yusuf, yoldan geçen bir kervan tarafından kuyudan alınıp, köle olarak satılmak üzere Mısır’a götürüldü. İşte Yusuf’un Mısır macerası kabaca böyle başlar. Uzun yıllar geçip de nihayet kavuşma zamanı geldiğinde Yusuf, Mısır’a sultan olmuştu ve orada “yüce bilgin” olarak büyük saygı görüyordu. Ve Yakup, Mısır’a geldi… Tabii ki o da “yüce bilgenin” babası ve bir Allah resulü olarak çok büyük bir saygıyı hak ediyordu…

Yakub’un Tevrat’ta ve Kuran’da anılan diğer adı veya unvanı İsrail’di. İsrail, İbranicede İsra ve El terimlerinin birleşimidir. Yahudiler bu kelimelere şöyle anlam verir: İsra “galip gelen”dir ve “El” ise tanrıdır; dolayısıyla İsrael -hâşâ- tanrıya karşı galip gelendir. Tabii ki bu, saçma bir anlamlandırmadır ve muhakkak ki farklı bir anlamı olmalıdır çünkü Kuran’da da bu isim geçmektedir. Peki, Yahudiler bu sapık fikri acaba Eski Mısırlılara da geçirmiş olabilir miydi?

Yusuf’un, Mısır’da bulunduğu dönem Akhenaton dönemleri, yani M.Ö. 14. yüzyıl olarak tahmin edilmektedir. Çünkü o dönem, Mısır’da tek tanrıya tapınılan bir dönemdir ve bunu Yusuf’un sağlamış olabileceği düşünülmektedir. Ve bu, Eski Ahitteki kroniklerle desteklenir. Ancak bu kronikler güvenilir kaynaklar değildir. Nitekim bu kaynaklardan yola çıkarak Hz. Adem’in dünyaya geliş tarihini hesaplayan ilahiyatçılar, insanlık tarihini M.Ö. üçüncü veya dördüncü binyıllardan daha eskiye götürmemişlerdir. Bu komik bir durumdur çünkü insanlığın değil birkaç bin yıl; on binlerce yıldır dünya üzerinde yaşadığını bugün biliyoruz. Dolayısıyla ben şahsen, kroniklere göre hesaplanan tüm peygamber dönemlerinin büyük ihtimalle hatalı olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden Yusuf’un Mısır’da yaşadığı tarihler tam bir muammadır.

Tüm toplumlarda büyük insanlar ölümlerinden sonra daha da yüceltilmiştir. Hatta öyle ki çoğu zaman işin ucu kaçırılarak kendilerine tanrılık atfedildiği bile olmuştur. Bunun örnekleri bugünkü modern toplumlar da mevcuttur. İsa’ya -hâşâ- tanrı olarak tapınanlardan tut da türbelerdeki bilmem ne babalara, dileklerinin gerçekleşmesi için yalvaranlara kadar geniş bir insan yelpazesi bize bunu açıkça gösterir. İnsan putperestliğe ve şirke çok meyilli bir yaratıktır. Bunun sebebi ise kendisini yaratan da dâhil, her şeyi iki gözüyle görme isteği veya saplantısıdır... Bu pencereden bakınca Eski Mısırlıların da büyük bilgenin babası -dolayısıyla onlara göre büyük bilgeden daha büyük bilge- Yakub’u tanrılaştırmış olmaları ihtimal dâhilindedir.

İsrail’in simgesi güneşti çünkü Yusuf onu rüyasında güneş olarak görmüştü. Tevrat’ta, kendisine öte dünya ile bu dünya arasında bir merdiven indirildiği anlatılan ve sembolü güneş olan İsRa-El acaba Mısırlılar tarafından putlaştırılarak, öte dünya ile bu dünya arasında sürekli seyahat eden Güneş Tanrısı Ra’ya dönüştürülmüş olabilir miydi?

Bu çok ilginç bir benzerliktir ama aynı zamanda tamamen bir spekülasyondan ibarettir. Tabii ki bu soruya cevap vermesi gerekenler Mısır bilimcilerdir ve bence bu, onlar tarafından araştırılması gereken bir konudur. Henüz araştırılmamış olan bu konu bir yana; Yunan mitolojisinde ki Güneş Tanrısı MithRa’nın (Misra olarak okunur), Mısır Güneş Tanrısı Ra’nın, Antik Yunandaki bire bir karşılığı olduğunun bugün tüm bilim adamları tarafından kabul edildiğini eklemek isterim.

Hamza Yardımcıoğlu
Ekim 2009